doğruluk apaçıklık mıdır?

Yazan Unknown Tarih 5 Kasım 2012 Pazartesi 0 yorum

En basit cevap şudur: Doğru yargı, kendi iç özelliklerinden tanınır. Onun kendisi, doğ­ru olduğunu gösterir. Apaçık oluşuyla doğru olduğunu ortaya koyar. Bu, Spinoza'nın gö­rüşüdür (Etika II, 43): "Doğrunun işareti bizzat kendisidir. Doğru bir fikre sahip olan, ay­nı zamanda doğru bir fikre sahip olduğunu bilir ve bilgisinin doğruluğundan şüphe ede­mez. Doğru bir fikirden daha açık ve daha kesin hangi doğruluk ölçütümüz olabilir? Na­sıl ışık hem kendini, hem de kendisiyle birlikte karanlıkları gösterirse, doğrunun da ölçü­tü kendisidir ve o aynı zamanda yanlışın da ölçütüdür."

Spinoza için olduğu gibi Descartes için de apaçık görünen açık ve seçik bir fikir, doğ­ru bir fikirdir ve bundan öteye gitmek mümkün değildir. Spinoza, "Açık ve seçik fikirler asla yanlış olamaz" der. Descartes da kendi payına şunları yazar: "Ve şu düşünüyorum, o halde varım doğrusunun şüphecilerin en acayip varsayımlarının bile gücü yetmeyecek de­recede sağlam ve emin olduğunu görerek bu doğruyu, aradığım felsefenin ilk ilkesi ola­rak kabul etmeye tereddütsüz karar verdim. Bundan sonra genel olarak bir önermenin doğru ve şüphesiz olması için gereken şeyi gözden geçirdim. Çünkü madem ki böyle ol­duğunu bildiğim bir önerme bulmuştum, o halde bu kesinliğin neden ibaret olduğunu bilmem gerektiğini de düşündüm. Ve bütün bunların ona uymadığını farkettim: Düşünü­yorum, o halde varım'da düşünmek için var olmak gerektiğini açıkça görmemden başka ba­na doğruyu söylediğimi temin eden bir şey bulunmadığını görerek pek açıkça ve pek se­çikçe kavradığımız şeylerin hep doğru olduğunu genel bir kural olarak kabul edebilece­ğime hükmettim" (Yöntem Üzerine Konuşma, IV).
Ancak bu doğruluk anlayışı tehlikeli olabilir, çünkü apaçıklık iyi tanımlanmamıştır. Biz bir apaçıklık duygusu duyarız, bir apaçıklık izlenimine sahibizdir. Ancak bu izlenime mutlak bir değer vermeli miyiz? Descartes bu güçlüğü hissetmiştir, çünkü açık ve seçik fikirlerimizin doğru olduğunu tasdik ettikten sonra, seçik olduklarını düşündüğümüz fi­kirlerin hangileri olduğunu belirlemede bir güçlük olduğunu kabul etmiştir.
Gerçekten yaşanan kesinlik izlenimi, yargının doğru olduğunu söylemek için yeterli değildir. Çünkü biz doğruya sahip olduğumuza inanabiliriz, ancak yanılgı içinde olabili­riz. Çok içten ve çok güçlü bir kesinlik duygusuna sahip olabilirim, ama yanılabilirim. Bu, doğruluk-apaçıklık kuramına ciddi bir itirazdır.
Yanlış apaçıklıkları doğru apaçıklıklardan nasıl ayırt edebiliriz? Ölçütün zorunlu oldu­ğu yer burasıdır. Leibniz şöyle demiştir: "Descartes doğruyu apaçıklık hanına yerleştir­miş, ancak bu hanın adresini vermeyi unutmuştur." Çoğu kez tutkular, önyargılar, gele­nekler sahte apaçıklıklar verir. En bildiğimiz, en alışık olduğumuz görüşleri açık ve seçik şeyler olarak alma eğilimindeyizdir. Albert Bayet'nin dediği gibi, "Fazla apaçık fikirler, ço­ğunlukla ölü fikirlerdir". Buna karşılık yeni, devrimci fikirler kendilerini güç kabul ettirir­ler. Apaçıklık, sözüm ona apaçıklık, yani oturmuş gelenekler ve alışılagelen düşünceler adına konformizmlerine kurulmuş resmi düşünürler, yeni fikirlerin büyük yaratıcılarını her zaman eleştirmişlerdir. Eski kimyacılar, Lavoisier7 nin keşifleriyle alay etmiş oldukları
gibi Fransız Bilimler Akademisi, Pasteur'le dalga geçmiştir. En verimli doğrular, hemen­cecik kendilerini kabul ettirmek şöyle dursun, şaşkınlık ve rezalet çığlıkları arasında ileri sürülmüşlerdir. Apaçıklık, kesinlik duygusu doğruya nesnel bir temel sağlaması mümkün olmayan tamamen öznel, sırf psikolojik bir veridir.

0 yorum:

Yorum Gönder